Monte Kristo

MONTE KRİSTO

Alexandre Dumas’nın yazmış olduğu Monte Kristo’yu okumamın üstünden bayağı zaman geçti. Buna rağmen hala etkisinde olduğum bir kitap diyebilirim. Öyle zekice yazılmış ki şaşıp kalıyorsunuz. Özellikle sonu çok sürpriz oluyor insana.

Kitabı okuyup okumayacağınıza karar verebilmeniz için önce bir yazarı tanımak istersiniz herhalde. Bu yüzden Alexandre Dumas hakkında konuşayım öncelikle. Antik batı klasiklerinden okumuştum ben, oradan yardım alarak yazıyorum:

Sadece yirmi sene içinde üç yüze yakın kitap yazan Dumas, roman fabrikası lakabıyla anılmıştır. Nüfus kâğıdında adı Alexandre Dumas Davy de la Pelleterie’dir. Dumas’nın büyükannesi zenci bir köleydi, dedesi de bir soyluydu sanırım. Dumas daha küçük bir çocukken babası öldüğü için Paris’e gider. O zamanla eğitimsiz bir köylü çocuğudur. Daha sonra Dumas Orleans Dükü’nün yanında iş bulur ve dük ile tiyatrolara gitmeye başlar. Dumas tahmin ettiğimin aksine oyunları çok sıkıcı bulur ve kendi fikirlerini düke anlatarak dükü hayretler içinde bırakır.
Aslında Dumas, avukat olmayı planlıyordur, ama daha sonra fikrini değiştirerek tiyatro oyunları yazmaya başlar. 1829 yılında yazdığı III. Henry ve Sarayı isimli oyunu büyük ilgi toplamıştır. Daha sonra öyküler, ardından da romanlarını yazmaya başlamıştır. Romanlarında iyi-kötü ayrımı oldukça bellidir. Bu rahatsızlık verebilir belki. En ünlü romanları “Monte Kristo” ve “Üç Silahşörler”dir.

Hayatını okuduğum yere göre;

“Kendisini övenlere omuz silker, teşekkür bile etmez; insafsızca tenkit edenlere de gülüp geçer.”

Yine okuduğum yere göre Balzac Dumas’nın roman yazdığını duyduğunda çok kızmış ve şöyle demiş:

“Yazı yazma kabiliyetimin azaldığını hissettiğim günpiyes yamaya başlayacağım…”

Dumas’nın cevabı ise şöyle olmuş:

“O halde ne bekliyorsunuz üstat? Geç bile kaldınız…”

Bence cevabı çok süper yapıştırmış, zaten Balzac’a da uyuzum

Ömrünün sonlarına doğru sefalete düşmüş, borçlara girmiş. İtalya’ya kaçmış. İtalyan Birliği’ni kurmada akıl hocalığı yapmış. En sonunda borçlarını ödemiş ve 1870'te, Dieppe yakınlarında ölmüş.

Üç yüze yakın roman yazmasına rağmen, ne yazık ki dilimize çevrilen romanları yalnızca: Monte Kristo, Üç Silahşörler, Korsikalı Kardeşler ve Borjiyaların Cinayeti’dir.


kitabın tanıtımını da en kısa zamanda yazacağım inşallah

Ben bu kitabı Anitk Dünya klasiklerinden okumuştum, oradan yardım alarak yazıyorum. Ali Çankırılı çevirmiş.

Kitap Fransa’da, 24 Şubat 1815’te geçiyor. Bu tarih, Fransa’nın krallık tarafından yönetildiği ve Napolyon Bonapart ile kralın anlaşmazlık içinde olduğu tarihtir.

Edmond Dantés babasıyla birlikte yaşamaktadır ve çok mutlu bir hayat sürdürmektedir. Mercedes adında çok güzel bir nişanlısı vardır ve çalıştığı gemide kaptanlığa terfi etmiştir. Ama ne yazık ki bizim iyi yürekli Dantés'miz kaderin ağına düşer ve üç hain tarafından Bonapart ajanı olmakla suçlanır. Böylece Dantés İf Şatosundaki zindana hapsedilir.

İf Şatosu’nda Farya adlı bir rahiple tanışır ve ondan birçok şey öğrenir. Kimya biliminden tutun Arapçaya kadar…

En sonunda oradan kurtulmayı başarır ve yıllar geçer. Edmond Dantés geri döndüğünde çok zengin, kültürlü, güçlü ve intikam hissiyle dolu olarak yeni ismini duyurur: Monte Kristo Kontu.

Spoiler vermek istemediğimden daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Alexandre Dumas bu kitabıyla bir intikam öyküsü anlatmakta ve o dönemin siyasi olayları hakkında bilgi vermektedir. Animeci arkadaşlarımıza söylüyorum, eğer okurken Monte Kristo'yu nasıl hayal edeceğinizi bilemezseniz benim gibi yapıp Baccano'daki Firo Prochainezo gbi hayal edebilirsiniz, çok karizma oluyooo...

Yanlış bilmiyorsam bir de dizisi var, aynı zamanda Gankutsuou adıyla 24 bölümlük bir anime serisi de mevcut.